friendfeed
    Uyarı : Polimorfik bir terör estirebilir beyninizde.

18 Nisan 2010

Allerjik Reaksiyonlar

  İte kaka bir yazı yazınca böyle oluyor sanırsam... Söyleyecek çok sözün olup kelimelerin boğazına düğümlenince çok saçma bir hal alıyor yazılar. Nadasa bıraktığım bir bloğa yeniden yazmak... Tozlu raflar arasında kalmış eski bir kitabın sayfalarını tekrar çevirmek gibi geliyor şimdi bana. Söze başlarken kurduğun her cümle yetersiz, yazılan her şeyin anlamı muğlak ya, neyse ...

  Yaşamla olan organik bağımı kestiğimden beridir hayatını gayet mutlu bir şekilde sürdüren ben deniz, sosyal medyanın asosyal tavmatik tesirlerinden nemalanmış olsam gerek ki, sokakla günlük kurduğum tek ilişki tekel bayiye gidip yaptığım alışverişle sınırlanmış bir vaziyetteyim. Buna müthabık bir biriktirme sürecinin içine girmiş olmam gerek ki herhalde bu satırları yazıyorum ve bu sefer söyleyecek çok şeyim var.


Bir Siyasal Gericiliğin Net Tarifi

  Artık bana gına getiren bir kolektif delilik örneği bu yeni moda libertal tavırlar. Herkes özgürlüğü savunuyor, herkes özgürlükten yana. Özgürlük tanımını bir kek tarifi verir edasında alınan cevaplarla şenleniyor günüm. Bu güruhun adını da koymakta da fayda görüyorum artık "Liberaller". Dünyaya özgürlük adında kan ve nefretten, açlık ve sefaletten başka birşey ihraç etmemiş bir ideolojinin sanki bir realiteymiş misali palazlanması zaten siyasal anlamda altüst olmuş damak tadımı iyiden iyiye kaçırıyor. Yaşamın sunduğu siyah ve beyaz arasında ki net fark gibi bir aidiyete zorlayan bu doğmatik sığ zihniyet, senide bu güruh içinde katagorize ediyor. Sanki sorun tanım itibariyle bir aidiyet sorunuymuş gibi... Bugünlerde herkesin bir yerlerden açıldığı dönemlerde (CHP nin çarşaf, akp nin ise kürt açılımı) böyle tuhaf bir zorlama aidiyet ihtiyacı nüksediyor arkadaşlarda sebebine bir şekilde anlam veremediğim. Algı noktasında bu kadar fukara olan bir mantalitenin siyasal ve ekonomik bir çözüm üretmesini beklemek te ayrı bir saflık ya, neyse ...

Zihnimin Hatırlattırdıkları :

"Küresel ekonomi modern bir Orwell’ci terimdir. Yüzeyine bakıldığında, anında finansal
ticarettir, cep telefonlarıdır, McDonalds’tır, Starbucks’tır, internet üzerinden rezervasyonlarla yapılan tatillerdir. Bu cilânın altında ise yoksulluğun küreselleşmesi vardır. Burada çoğu insan hayatı boyunca bir kez bile telefonla konuşmamıştır ve günde 2 dolardan az parayla geçinmektedir. Ve yine burada her gün 6 bin çocuk içecek temiz su bulamadığı için ishalden ölmektedir.
"
John Pilger 


Aslında bendeki bu serbest piyasa ekonomisine olan allerjik reaksiyon daha lise yıllarında gerçirdiğim agresif ergenlik yıllarına dayanıyor ancak oda ayrı bir yazı konusu... İş hayatına başladığım dönemlerde çalıştığım sektörle organik bağım varken bu sisteme karşı muhalif hallerim daha da farklı bir faz almıştı. Singapur'a olan bir ziyaretimde kapitalizmin ve serbest piyasa ekonomisi dediğimiz kavramın kitleler üzerinde bıraktığı acı tecrübelerden birine şahit olmuştum. Dünyanın en büyük genelevinin bulunduğu ve çalışanlarının çoğunun üniversite öğrencisi olduğu bir mekanın adıdır Orchard Tower ve Gen Yank Road. Üniversite ücretlerini kazanmak için fahişelik yapmak zorunda olan kızlara pek fazla denk gelirsiniz. Camekan bir vitrinden hiç tanımadığı erkeklere göz kırpıp, geceliği bir saat süren 150$ lık tek porsiyonluk bir aşk sipariş ettirerek kazanırlar hayatlarını. Dışarıdan bakıldığında renkli, kendi içinde ise konuşmak isteyipte ev arkadaşlarına bile söyleyemedikleri vardır bu kızların. Para için insanların kendi ahlaki değerlerini yıkıp sokağa iten bir sistemin, kaldırım çiçeğinden plaza gülüne yatay geçiş yapmış halidir. Kamusal eğitim gibi en temel mevzularda bile sektör mantığıyla eğitimi metalaştıran algının en somut meyvesidir Orchard. Bu yüzden kamusal eğitimin bir hak olduğunu savunmak, hep o plazadaki fahişe olmayı red eden kızla özdeşleşmiştir zihnimde.(*)


(*)Takunya liberallerine ince bir göndermedir.

Hiç yorum yok: